30 Aralık 2009 Çarşamba

umarım öldüğüm zaman gideceğim yerde yüzüme burdaki gibi rüzgarlar eser.

tabi umarım bir yüzüm de olur.

24 Aralık 2009 Perşembe

sapsarı

şu an herşey sepya bir fotoğraf gibi. öylece tek başına anlamsız duruyor, bir sehpanın üstünde. odanın içinde öyle bir şarkı çalıyor ki durmaksızın arka arkaya... sanki binlerce hayvan kalbime saldırmışlar ve benim çığlıklarıma aldırmadan koparıp parçalıyorlar. paramparça. müzik susmadıkça fotoğrafın rengi iyice soluyor, iyice mutsuz oluyor içindeki iki kişi. ellerimle, binbir özveriyle yaptığım, kurduğum herşey yüksek sesten, o mutsuz sesten tuzla buz oluyor. ellerim açık bakakalıyorum hiçbirşey yapamıyorum. şaşkınım, sessiz bir şaşkınlık bu artık. diyecek birşey kalmıyor, ben desem bile o yüksek sesten hiçbir şey duyulmuyor, hiçbir şey anlaşılmıyor. konuşmak artık mantıksız, manasız. sustukça içime kaynar sular dökülüyor bir yandan, tüm iç organlarımı yakarak geçiyor. biliyorum hasta edicek bu beni, belki de öldürecek. ama bunu da umursamıyorum. bırakıyorum ki yavaş yavaş acı çekerek öldürsün. biryerlerde kaybolup gitmesin, acı bilmeyen küçük çocuklara dönmemeliyim ki "bir sonraki acı" asla olmasın. bir sonraki acı vücuduma girdiği anda zehirleyip soluğumu keser çünkü. bu kadarı yetti. daha görülecek çok şey var diyenlere dönüp bakıyorum bomboş gözlerle.

23 Aralık 2009 Çarşamba

see the animal in it's cage that you built
are you sure what side you're on?
better not look him too closely in the eye
are you sure what side of the glass you are on?
see the safety of the life you have built
everything where it belongs
feel the hollowness inside of your heart
and it's all
right where it belongs
what if everything around you
isn't quite as it seems?
what if all the world you think you know
is an elaborate dream?
and if you look at your reflection
is it all you wanted to be ?
what if you could look right through the cracks?
would you find yourself
find yourself afraid to see?
what if all the world's inside of your head
just creations of your own?
your devils and your gods
all the living and the dead
and you really are alone
you can live in this illusion
you can choose to believe
you keep looking but you can't find the woods
while you're hiding in the trees
what if everything around you
isn't quite as it seems?
what if all the world you used to know
is an elaborate dream?
and if you look at your reflection
is it all you wanted to be?
what if you could look right through the cracks
would you find yourself
find yourself afraid to see?
eminim ki, bu dünyaya; sabahın bir köründe metrobüs/servis/otobüs/dolmuş camlarına kafamızı dayayıp uyumak için, 10 parmak klavye kullanmak için, bütün gün popomuzun üstünde oturup bir monitöre bakmak için gelmedik.

15 Aralık 2009 Salı

zararsız yalan

Hani çok güzel bir günde, gayet mutlu, sokakta yürürken bir anda kafanıza kuş sıçıverir ve siz bunu şansa yoramazsınız ya...
aynen öyle birşey işte.

10 Aralık 2009 Perşembe

Hande Yener

Bu kadının seneler önce "yaramazlık yok binmeden evlilik sandalına" dediği bi şarkısı varmış. Yanlış hatırlamıyorsam en son klibinde ağzında top, karşısında; üstünde deri slip, kafasında polis şapkası elinde de kırbaç olan bir adam vardı ve yarıçıplak, fantezicilik oynuyordu. 180 derece dedikleri bu olsa gerek.

8 Aralık 2009 Salı

eğer yemek yediğiniz iki farklı yerde, aynı yemek arasında fiyat bakımından göz dolduracak kadar bir fark varsa; bilin ki bu farkı tuvalet kağıtlarında hissedeceksiniz.

4 Aralık 2009 Cuma

herşey çok ofansif.

insanlar çok alıngan.

1 Aralık 2009 Salı

back to work

this system sucks!